…**ESKİ YAZDIKLARIM…

07 NİSAN 2014 /PAZARTESİ

 

MERYEM

Meryem kan davalılarının oğlunu sevmişti. O da biliyordu çok zor bir iş olduğunu. Ama kendini tutamıyor duygularını gizleyemiyordu. Öte taraftan “barış elçisi olabilirim benim yüzümden aileler barışır” diye düşünüyordu. Kazın ayağının öyle olmadığını bir süre sonra anladı. Bu kan davası aileleri açmış ve bir aşiret davasına dönüşmüştü. Günler ayları kovalıyordu. Köyde ikilik yine aynı… Kimse kimsenin bölgesine gitmiyor yalnız gezmiyor kendilerine hizmet sunan toplu taşıma arabalarına bile beraber binmiyorlardı. Ama buna rağmen köyde gerginlik ve güvensiz hatta kavga bile olmuyordu. Herkes çok temkinliydi. ” Biz başlatmayalım” diye mi bilinmez ama iyi bir örgütlenme içinde yaşayıp gidiyorlardı. Öyle ki köy okuluna giden öğrenciler bile diğer ailelerin çocukları ile konuşmaktan sakınıyorlardı. Neredeyse artık köyde cuma namazı kılınmaz olmuştu. Erkekler ya en yakın köyleri ya da ilçeye gidiyordu. Sadece kan davasından önce yapılan evlilikler deki bazı yaşlı kadınlar gizli gizli konuşuyorlardı. İnsanların bu hali köyün durumu ve içini yakan sevda ateşi biraz daha harlıyordu Meryem’in yüreğini. Sevdiği adamın köyden geçişini ya da yakınlarda olduğunu hissettiği an hemen bir bahaneyle dışarı çıkıp dikkat çekmeye çalışıyordu. Bu hareketleri en fazla annesinin gözüne batmıştı.

08 NİSAN 2014/SALI

 

 

 

Üstelik annesi ona yeni bir kavganın sebebi olabileceğini net bir dille söylemişti. Acıydı sözler ama yöresel bir doğruydu…

Meryem bir türlü söz geçiremiyordu gönlüne. İçindekileri anlatmalıydı. Sevdiğine ailesine herkese… Zaman geçtikçe ruhu daralıyordu. Bir gün öğlen sonrası sağılan koyunları çobana teslim ederken sevdiği gencin geldiğini gördü. Acilen eve gitti ve oyaların içine sakladığı mektubu alıp geldi. Bu arada sevdiği genç evlerinin arkasındaki yoldan geçip gitmişti. Meryem hemen çobana yanaşarak “Bu mektup/zarf giden adamdan düştü. Hemen götür ver. Önemli olabilir” dedi. Çoban saflığına yenilerek götürüp vermişti. Birinci sahne tamamdı. Artık birbirlerinden haberdarlardı. Fakat gencin tavrı çok önemliydi. En ufak bir yanlış veya kapris koca bir olaya sebep olabilirdi. Meryem bunun farkındaydı. Kalbim yerinden çıkacak gibi gözü kulağı hep dışarıdaydı. Gelecek cevap çok önemliydi. Yürekliliği delikanlılığı bundan sonra belli olacaktı sevdiği adamın. Mektubu herkese gösterip rezil edebilir ya da duyguları ile oynayıp ortada bırakabilir veya delikanlıca gönüle karşı bir gönül

09 NİSAN 2014/ÇARŞAMBA

 

koyup “seninle varım” demesini de bilirdi. Her şeyi düşünüyordu. Ama gönül bu ferman dinlemiyordu.

Aradan on günden fazla bir zaman geçmişti ki bir cuma günü köyde yetişkin erkeklerin az olduğu bir günü seçerek kendisine mektup gönderen kızla konuşma fırsatı kollamıştı genç adam.

Tam Meryemlerin evinin arkasından geçerken herkesin duyabileceği bir sesle kardeşine çimenlere doğru
gideceğini söylemişti. Belli ki amaç Meryem’in duymasını sağlamaktı.

Elinde av tüfeği ile çimenliklere doğru yürüdü. Tam gözden kaybolduktan sonra Meryem daha yakın ve evlerin arasından sevdiği gençle buluşmaya gitti. Kuytu bir alanda buluştular. Görüşme çok önemli riskli ve gizliydi. Bu sebeple çabuk bitmeliydi. Genç adam kendisini seven kıza Aynı duygular beslediğini bugünden sonra çok dikkatli olmasını ve kendisine takip etmesini istemişti. Meryem “Tamam” diyerek yüreği avucunda hemen eve döndü. Kimsenin görmediğinden emindi. Bu görüşmeden birkaç gün sonra genç adam bir kaç aylığına batıya gitmişti. Döndüğünde önce evdeki hayvanları sattırdı. Akrabaları ile ortak payları tarlalardaki hisselerini elden çıkarttı. Evde paraya çevrilecek her şeyi

 

10 NİSAN 2014/PERŞEMBE

sattırdıktan sonra bu köyden gideceklerini söyledi herkese. Tabii ki Meryem’in de her şeyden haberi olmuştu. Ama takip ediyordu. İçi rahattı. Sevdiği adam öyle davranmasını istemişti. Bir sabah köye bir kamyon geldi. Meryem’in sevdiği adamın evinin önüne yanaştı. Götürmeleri gereken her şeyi yüklediler. Kamyon yolu düşük gittikten sonra kendilerine ait minibüsü de kapıya getirdi. Tüm akrabaları ile helalleşti aile fertleri. O akşam bir akrabalarında kalacaklardı. Henüz nereye gideceklerini kimseye dememişlerdi. Tabii ki bu bir hedef şaşırtma oldu. Tam yatma saatinde yola çıkıp gitmişlerdi. Meryem duyunca telaşlanmıştı. Yüz üstü mü kalmıştı. ” yoksa geri mi dönecekler” diye düşünürken sabah olmuştu.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

11 NİSAN 2014/CUMA

 

 

Her şey sakindi. Kimse bir şey demiyor konuşmuyordu. Biraz garip karşılasa da bu sessizliği yine sevmişti. Kötülük yapacak olsaydı sevgilisi herkese duyurabilirdi. Ya da Meryem’in elinden kaçtığı söyleyebilirdi. Bu korktuklarından hiçbiri olmamıştı. Sabırsızlanıyor merak ediyordu. Ama emin ve sakindi. Gözü yolda kulağı sesteydi. Aradan bir ay gibi bir zaman geçmişti. Havalar yavaş yavaş üşütmeye başlamıştı. Meryem bir sabah dışarı çıktığında kapılarında sarı saçlı iyi giyimli bir bayan gördü. Annesi ile konuşuyorlardı. Bayan kendisini köylülere Halk Eğitim Merkezinden geldiğini ve kurs yeri için uygun bir yer aradığını söylüyordu.. Meryem “Hoş geldiniz” dedikten sonra kendini tanıtınca hemen bir bardak su istedi. Meryem suyu getirince köy hakkında bilgi edinmek istedi. Meryem’in koluna girerek evin önünden ayırdı. Sevgilisinden selam getirdiğini söyledi ve getirdiği mektubu verdi. Hemen vedalaşıp ayrıldı köyden. Daha fazla dikkat çekmemeli tanınmamalıydı. Meryem içeri girdi. Çok heyecanlanmıştı. Mektubu kaç kez okudu kendi de bilmiyordu. Mektupta sevgilisi “Akşam ve yatsı arası köyden bir taksi yukarı doğru gidecek. Yatsı namazından sonra geri dönecek. Taksinin gidiş yönüne doğru git. Öteki köyden dönmüş gibi yapan plakası yazılı taksiye bineceksin unutma” diye yazıyordu.

 

Biraz oturup düşündü. Her şeye rağmen geri gelmişti sevdiği adam. Davete icabet edeceğine karar verdi. Kimseye hissettirmeden gün içinde yavaş yavaş hazırlandı. Çok küçük bir çıkın yaptı. Hazırdı. Tam akşam için herkesin içerilere doğru çekildiği akşam yatsı arası dışarıdan iki korna sesi duyuldu. Bineceği araba yukarı köye doğru gidiyordu. Dönüşte onu alacaktı. Hemen annesinin yanına gitti. Komşu kızından bir el işi örneği alacağını söyleyip çıktı. Yazıldığı gibi ters yöne gidip iz kaybettirmekti maksadı. Henüz evleri bitirmişti ki taksi gelip yanında durdu. Meryem hemen plakaya baktı. Arka kapıya el atınca kapıyı içeriden açılan eli gördü. Eğilip baktı. Sevdiği gençti. Öyle heyecanlanmıştı ki kapıyı kapatamıyordu. Hemen uzaklaştılar. Plaka kolay görünmesin diye sis lambalarını yaktı arabayı süren. Kalbi yerinden çıkacak gibiydi. Sadece merhabalaştılar. İhtiyaç molası dışında yolda hiç durmadılar denebilir. Onlar yol alırken anne gecikmeden huylandığından kızını çağırmaya gidince mesele anlaşılmıştı. Kızları ortalıkta yoktu. Sağı solu aramalar en yakın karakola haber vermeler derken iki sevgili binlerce kilometre yolu arkalarında bırakmışlardı. Kaçıp gittiğinden ziyade intihar veya öldürülme şüpheleri üzerinde duruyorlardı. Böyle düşünülünce şehirlerarası yolları aratmak akıllarına bile gelmemişti. İki gün sonra numarası belli olmayan bir telefondan köy muhtarını aramış Meryem. Olup bitenleri kısaca anlatmış.

 

 

12 NİSAN 2014/CUMARTESİ

Babasının kendilerini affetmesi halinde gelip ellerini öpeceklerini söylemeyi ihmal etmemişti. Meryem’in eşi de aynı muhtarı arayarak “kan davalımızın kızı beni sevdiğini söyledi. Ben de onu bir ömür boyunca koruyacağıma söz verdim. Kayınbabama söyle bizi affetsin. Ellerinden öpüyoruz.”

Affedilmediler. Uzun yıllar sakladılar kaldıkları şehri. İki çocukları oldu. Belediyenin topluca nikâh programına katılarak resmi evlenmelerini de yaptılar. Gelen gidenleri de olmadı. Onlar da bir daha köye dönmediler. Delikanlının yaptığı delikanlılık göz önüne alındığı için aile meclisi kararları uygulanmadı.

G. DÜŞENLER

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir