25 ARALIK 2014/PERŞEMBE
KARANLIĞIN ELLERİ
Bazen duygusal bazen ruhsal bozuklukların verdiği etki; kişinin hayatında dönüşü olmayan yaralar açmakta, izler bırakabilmektedir. Verilen bir söz ya da yapılan bir hakaret ömrün sonuna kadar birlikte yaşar. İstemek ya da istememek gibi bir şey değil. Bir anlık gaflettir. Hani “Basiretim bağlandı” denir ya işte öyle bir şey… Dönülecek veya geri alınacak bir şans yoktur. Bu gaflet yıllar önce de vardı; şimdi de var. Gelecekte de var olacaktır. Çünkü insan var oldukça hata ve gaflet var olacaktır. Kültür seviyesi ne kadar yükselirse yükselsin bu gaflete düşmekten ya da gafil avlanmaktan kurtuluş olmayacaktır. Birini çok beğenmek, dostlukların devam etmesi veya aileye yabancı birinin girmesi gibi bazı zaaflarımız vardır.
Umutlara takılan bir kelepçe hayallere sıkılan bir kurşun ya da geleceğin kararmasına sebep olsa da beğenme ruhu, yabancılaşmama veya yeni dost bulma adına bu gaflet kabul görür; yaşanır durumdadır.
26 ARALIK 2014/CUMA
Gelecekte umutla kelepçelenecek, hayaller karartacak; beğeni tablolarının üstüne çarpı atılacak ya da ruhen birinde; bedenen bir başkasında yaşayacak insanlar olacak çevrede. Bunlar önemli değil. Babaların verdiği sözlerin yerine gelmesi daha önemlidir.
Gaflet hali, ruhumuzdaki bir karanlığın hâkimiyetidir. Birçok kere yapılıp yaşanmasına rağmen pay çıkaramama ve uygulayamama teslimiyeti getiren bir karanlıktır. Açıklaması zor, anlatılması zor bir teslimiyet halidir. Geleceğe ipotek koyma hali olduğu asla düşünülmez. Bu tarafı tesellimizdir.
Yıkılan yuvalar, ölümler, ödenen bedellere karşı berdel ve beşik kertmesi ilişkileri bir karanlık el gibi ruhumuzu avuçlarında tutmayı başarmıştır.
Tetikleyici olarak sunulan; yeni dostluklar, yabancının aile içine girmemesi ya da boşa güvenme olarak görülebilir. Fakat konuşmadan söz vermeden önce yaşanmış örnekleri göz önüne almak gerekir. İstisnalar yok mudur? Kesinlikle vardır. Yeterli midir? Kesinlikle yeterli değildir.
Ruhumuzu avuçlarında tutan karanlığın elleri kırılmalıdır…
G. DÜŞENLER