…DEPREMDE ERCİŞ…(Y A Z I)

ERCİŞTE DEPREM

Yeniden! Otuzbeş yıl sonra yeniden. Bir daha…Canlar yola düştü. Habersiz, gözler parladı toz bulutunun arasında. Herkes koşuyor. Herkes konuşuyor. Fakat kimse kimseyi duymuyor, anlamıyor.Kumdan kaleler azap verdi bedenlere… Altında kaldı duygular. Yıktı bütün düşleri. Beraber gitti söylenemeyenler… Ocaklar üstüne kurulmuş kazanlarda kaç defa sular ısındı. Her can için bir “sela” . Her  sela’nın ardından; kumdan kalelerin arasında çoğalan çığlıklar yeni artçılardan daha etkili…

Çoğunun nefes alırken yuttuğu tozlar, çığlıklarını tıkadı. Zamana yenik düşmeden boğuldular. Öyle ya; belli ki zamanın hiç bitmeyen yası kalacak hatıralarda. Sokaklarında kimse gezemiyor, teğet geçiyor ayaklar. Acıların elense çektiği yerde; kanatlanıp uçuyor sanki zaman. Bir can daha diyorlar ama zamana yenik düşüyorlar. Ateş düştüğü yeri yakıyor önce. Sözcüklerin sessiz çığlığında, paslı bir kama gibi battı içime tarih… Aslında hiç kimsenin acısı yalnız değil. Sanki herkes herkesin katili  gibi… Pervaz kalmamış ki kuşlar tünesin. Birbirlerinin yanından geçiyor, birbirlerini adeta tanımıyorlar. Yüreklerinde kendilerini mahkum etmişler  sanki.

Yalnızlık ve çaresizlik kendini soğuğun soluğuna bırakırken; bir enkazın başında güneş, öpüyor en serin gecenin alnından. Ölenle ölünmüyor… Çaresiz günlerin terkisinde kalmış gibi; kül yüzlü suratlar karşılıyor. “Merhaba” diye başlayan sözlerime; “gelinim”, “torunum”, “yengeni”, “oğlumu”, ” kardeşimi” ,”annemi”, “babamı” yada “falanca arkadaşı” kaybettik diyen cevaplar geldikçe, göz çukurlarımıza yaşlar hücum etti. Yüz kaslarımız konuşmamızı engelledi. Yutkunamadık. Ancak bakışlarımız yetişti imdadımıza… Zaten korkunun sindiği yüzlerde tebessüm; acıların içinde sırıtmaya dönüşüp kayboluyor. Bunu bütün yüzlerde gördüm. 1976 yılı depremini çok ama çok iyi hatırlıyorum. Acı hepimizin.Tarih küflü bir sayfada tutacak yazılanları… Resmi tarihin kayıtlarında başka, bende başka kalacak kayıtlar. Ölüm tutanaklarında adına rastlayamadıklarım yada görmek istemediklerim var. Evinde yemek yediklerim, düğününde halay tuttuklarım, ellerinden öptüklerim ve daha niceleri…

Solgun ve çatlamış dudakların ağıtlarında, yeniden ölüyor arkada kalanlar. Gitmek mi zor, kalmak mı zor dercesine… Gülüşler buruk, zamanlar esmer ve kimsesiz. Gidenlerin ardından dökülen sular; göz yaşlarıdır.

Kırılma noktası olan Van Gölünün yüzü kaynarken; yatağı acılı ve sıkıntılı. Çizgisi derin bir yara ve yalnızlık getirdi. Günün anısından değişmeyen tekşey, eski fotoğraflar ve çarşının ortasındaki “Şehitler Çeşmesi’nin” göğsüne iliştirilmiş saatin hala 13.41 olarak zamanı tesbit edişidir.

Şimdi zaman camların buğusunda.

30.10.2011raifaras.com

(2015’E Ekle)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir