…**DENEME…62

 

VEFA

Koca kentin kalabalığında; güzellik ve zarafetle süslenmiş bedeni ile  akıl ve  güven içinde ilerlerken, yaklaştım ve yavaşça elinden tuttum. Neye dayanarak ve nasıl yaptım bilemiyorum.

Kalbim yerinden çıkacak gibiydi. Ayaklarımın yere değmediğini düşündüm bir an. Yürüyüş temposunu hiç bozmadan; parmaklarımı parmaklarının arasına yerleştirdi. Baş parmağımı kavrayarak sıkıştırdı. Hala konuşmuyordu. Sadece omuzunun üzerinden bana baktı. Tanışmıyorduk. Tepkisini merak ederken heyecanım daha da arttı. Hareketine yorum yapamıyordum. Bağırıp çağırmamıştı. Bırakıp gitmemişti. Yılların arkadaşı zannedecekti tanıyanlar. Cadde de biraz daha yürüdük. Sonra; ara sokaklardan birine yöneldi. Baş parmağımı çok sıkı kavramıştı. İstesem bile elimi alamazdım. Sokağın bir yerinde, aydınlatma direği ve süs bitkilerinin olduğu sakin bir yerde durdu ve beni adeta teslim almış gibi kendisi ve dükkanın vitrini arasına sıkıştırdı. Elimi bıraktı. Ölecek gibiydim. Biraz yüzüme baktı. Derin bir nefes aldı. Bana “Sen kimsin. Hangi cesaretle elimi tuttun. Canını yerde mi buldun. Bağırsaydım; seni beş paralık etseydim hoşuna mı gidecekti. Ben sokakta sevgili arayan yada tacize müsait birine mi benziyorum. Söyler misin. Şunu unutma; terbiyem müsaade etmediği için sana bir şey yapmadım. Elimi yıkarım; terin gider ve unutulursun. Bu da  böyle cesaretli insanlara layık değil. Söyler misin; deli divane misin yoksa, çok mu cesaretlisin…

Konuşmasını bitirince yutkunabildim. Anlaşılan güzel ve kültürlü birine çarpılmıştım. Kızgın ama yumuşak olması, beni biraz rahatlatmıştı. Ama cevap veremiyordum. Bir ara başımı kaldırdım. Gözlerinin içine baktım. Gözlerini kırpmadan bana bakıyordu. “Özür dilerim ve teşekkür ederim” diyebildim. Hafifçe gülümsedi. “O niye” dedi. Rahatlamıştım. “İnsan; onur ve haysiyetine bu kadar değer veren biri olarak seni rahatsız ettim. Ondan” dedim.

Biraz daha sakinleyerek “Ben buraların yabancısıyım. Üniversite de ikinci sınıfta okuyorum. Önce okulumu bitirmem lazım. Bana bağlanan umutlar yaşamalı. Benim ikinci bir hayata zamanım yok. Anlıyor musun beni. Gel sana bir çay ısmarlayayım, sakinleş” dedi bir çay bahçesine oturup birer bardak çay içtik ve ayrıldık.

Geride kalan; iki yılı aşkın zamanda sık sık karşılaştık. Merhabalaştık. Hatta samimi olduk. O okulunu  bitirdiği halde; saygımdan dolayı “Seni Seviyorum” diyemedim.

www.raifaras.com 11.11.2011

Yarısı Benim 1

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir