**GÖNÜL DİVANEDİR

GÖNÜL DİVANEDİR

Gönül divanedir kırmaya gelmez,
Ben gittim şehrinden boşa arama.
Sözün sürgünüdür kimseyi sevmez,
Ben gittim şehrinden boşa arama.

Sevmek vebalimiz dayanmaz naza,
Mevsim zemheriden ulaşmaz yaza,
Gitmek kaçış mıdır sığmıyor söze,
Ben gittim şehrinden boşa arama.

Kadim sevdalar uzaktan baktım,
Dünkü hayalimi sözlerle yıktın,
Baktım olmayacak yollara çıktım,
Ben gittim şehrinden boşa arama.

Dostu üzmeleri istemez gönlüm,
Gölge büyüdükçe kurudu gülüm,
Ağır töhmetlerde bitmeden ömrüm,
Ben gittim şehrinden boşa arama.

Raif ARAS 01.09.2002

Sözün Sürgünü

…**HAZANA SATILDIM…

HAZANA SATILDIM

İhanet ederek kendi doğruma,
İflah olmaz bir sevdaya tutuldum.
Kaşı gözü kara; biri uğruna,
Sevda bilmez bir hazana satıldım.

Çekil git dedim ya; kalkıp gitmedi,
Ben giderim dedim gücüm yetmedi,
Uzattım elimi bakıp tutmadı,
Sonra gittim bir anıya katıldım.

Sevdiklerim varsa gelsin mezara,
Birlikte gömsünler; içimde yara,
Mutluluk yetmedi kışa bahara,
Akibeti gördüm ve unutuldum.

www.raifaras.com 27.04.2002

c)Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin
kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

GS.1

(Kadir PAPAĞAN’a gönderildi.30.01.1014)

…**BAŞ EDEMEM…

BAŞ EDEMEM

Çek git artık gideceksen,
Ben seninle baş edemem.
Uzaklarda kalacaksan,
Ben seninle baş edemem.

İflah olmaz yara aldım,
Derdin deryasına daldım,
Sevdim ama ayrı kaldım,
Ben seninle baş edemem.

Can olmadın cananına,
Bir gün gelmedin yanıma,
Gittin benim inadıma,
Ben seninle baş edemem.

www.raifaras.com 12.04.2002

c)Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin
kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

GS.1

(Kadir PAPAĞAN’a gönderildi.30.01.1014)

…**GÖNLÜM İNCİNİR…

GÖNLÜM İNCİNİR

Paylaşmam sevgini kimseyle lakin;
Koparıp koklasam dalın incinir.
Gönlüme göresin; yoktur bir tekin,
Sana hayır desem dilim incinir.

Kimseler olamaz dünya yan dursa,
Seni bana sunar; kim rüya görse,
Çıldırtan arzular dışıma vursa,
Sarılmak istesem belin incinir.

Sakın deme bana daha çok erken,
Arzular tutuşur; bana gülerken,
Anlaşıp koklaşıp gül vermek varken,
Tutup taş atarsan elin incinir.

Mutlu ol diyorum; el inadına,
Hayalimi yazma kuş kanadına,
Bu kadar muhabbet dostluk adına,
Beni küstürürsen gönlüm incinir.

www.raifaras.com 12.01.2002

c)Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin
kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

GS.1

(Kadir PAPAĞAN’a gönderildi.29.01.1014)

**AYRILIĞIN RESMİ

AYRILIĞIN RESMİ

            Çok zamandır rüyalarıma giriyordu; köpek ulumaları ve uzun uzun akan akarsular. Rüya bu derdim. Kalkar hayra yorardım.

            Eskiden büyüklerimiz; “rüya ya gelmiş geçmiş, ya da geleceğin habercisidir” derlerdi. Zaman içinde yaşanırmış. Fakat bu yaşanılanlardan çoğunun farkına bile varılmazmış.

            Ressamın elindeki fırça, çobanın çaldığı kaval, annenin dilindeki ninni, rüzgârın uğultusu, suların akışı, kuzunun melemesi birer ifadedir.

            Köpeğin havlaması “tartışma”, uzun uzun akarsuların ise “aramıza giren köprülerin çok olduğuna” dair ifadesiymiş. Ardından dillere düşmek adına kaçışlar. Sonra kilometresi binlerle ifade edilmesi uzaklığımın.

            Sandalyesiz sanık gibiyim. Doğudaki ölümler gibi. Doğudan esen rüzgâr gibi. Gecenin saçlarında asılı kalmak gibi ayrılığım ve her şey…

12.12.2002

Yarısı Benim 2

…**DENEME 68…

YILDIZ KÜMESİ

Tanışmalarının üstünden iki yıl gibi bir zaman geçmişti. Her şey o kadar hızlı gelişmişti ilişkinin boyutunu düşünmeye fırsatı olmamıştı genç adamın. Kendince üstüne düşeni yapmıştı.  Yardım etmişti. Fakat dışarıdan hiçte öyle görünmüyordu.

Birileri kıskanmış, birileri uygun görmemiş, kimileri de çok yakıştırmıştı. Senaryolar hazır. herkes kendine göre yorumlamayı bile göze almıştı.

Unutulan bir şey vardı ki çok önemliydi. Genç adam evli, yardımcı olduğu kız bekarmış. Böyle olmasına rağmen, senaryolarda ikisini birlikte dillendirenlerin sayısı az sayılmazdı. Ama asıl olan, kıskananların tepkileri ve senaryoları. Çünkü herkese yetiştirecek bir şeyler üretmekten geri durmamalarıymış. Öyle bir gün gelmiş ki, kendilerini duygusal ilişki yaşayan iki arkadaş olarak bulmuşlar. Aslında öyle bir şey yokmuş. Ya da genç adam kendi tarafından öyle düşünüyormuş. O, kendisinin yaptığını insani ilişki sayarken, kıskanan cepheden gelen iftira ve seslendirmeler karşısında genç kız, adeta aldatılmış ve kirletilmiş bir ortamın parçası gibi görmeye başlamış kendini.

Böyle olmamalıydı. İlişkiler buraya gelmemeliydi. Olamazdı. Adam evliydi. Bu mümkün değildi. Normal yollardan genç adamı ikna edemeyeceğini anlayan genç kız; çevresinin yardımı ile büyüye baş vurmuş.

“Yıldızı alçak olan; büyünün etkisine çabuk kapılır” diye halk arasında bir söz vardır. Yani her şeyden çabuk etkilen demek aslında. Genç adam da bu yıldızı alçak olanlardanmış. Kızın bayan akraba ve arkadaşları; genç adamın etrafında her gün muska ile geziyor, anlatıyor ve etki altında kalmasına çalışıyorlarmış. İsteneni becermişler. Adam kızla evlenmeye karar vermiş. Fakat adam; olayı eşine anlatamamış. Eşi evi terk etmiş. Bunu öğrenen genç kız, yaptığı yanlışı anlamı ve genç adama “İstersen başka birisi ile evleneyim. İsteyenim var. Ama sen benim evime gel git. Dostum ol.” demiş. Bu teklifin sonunda ki çirkinliği düşünmüş genç adam. Midesi bulanmış, ama yapılacak bir şey yoktu. Bu yüzden niyetini  “Hayır; benimle evlen. Ayrılınca terk edilmiş imajın olmaz. Dul sayılırsın. O zaman istediğinle evlenebilirsin. Ama ben o zaman senin evine gelen dostun olmayacağım. Hazırlığını yap. Benim vicdanım buna el vermez. İnancıma terstir.” demiş. Genç kız yanlış konuştuğunu fark etmiş ama ok yaydan fırlamış bir kere. Geri gelişi şaibeli olur…

Nişan, düğün ve evlilik bir yıl kadar sürmüş. Ayrılmışlar. Genç kız yaptığı kaprisin ve söylediği sözün, ellerinde muska gezdiren diğer aracılar da yaptıkları yanlışı anlamışlar. Fakat bu bedel genç adam için ağır olmuştu.

İşi bilen olmadığı gibi; bilmeyen herkes sadece “Evlendiler, anlaşamadılar ve ayrıldılar” olarak biliyormuş.

www.raifaras.30.11.2002

YARISI BENİM1

…**DENEME 67…

EKİM ZELZELESİ

Üçüncü günüydü zelzelenin. Hala enkazlardan canlılar kurtarılıyordu. Yağmur yağıyordu bir yandan. Umut deyip gözyaşlarını mendiline topluyordu bir çokları. Yetişkinlerin çoğu biliyordu; tanımıştı bin dokuz yüz yetmiş aktı zelzelesini. Gençler daha çok korkmuştu. Paniklemişti. Kurtulanlar yaşadıklarına sevinemeden, kaybettiklerine üzülüyordu.

Geceleri odun ateşinin önünde; gündüzleri ölenlerin adlarını sormakla geçti üç gün. Hala ulaşılamayan yerler vardı. Ama umutlar azalıyordu.

Sanem annesinin omuzuna dayanmış ağlayanları izliyordu. Birden kendine geldi. Üç gün önce bahçe duvarının önünde uzun süre konuştuğu; uğurlarken arkasından baktığı sevgilisi geldi aklına. Hiç gelmemişti. Merak etmemişti diye önce üzülüp; gıyabında küstü. Düşündükçe aklına ölenler geldi. Kendi kendine “Ya öldüyse” diye düşündü. Sonra; “Hayır, hayır” diye kendisini teselli etti. Gözü yola kaydı. gelenlerin arasından çıkacağı ümidini hep diri tuttu.

Vakit ilerlemekte, sıkıntısı artmaktaydı. Arayacaktı. Düşünüyordu. Ama evleri “Çadırkent’e” uzaktı. Babasını bekleyecekti. Babası; kurtarma ekibinde ambulans sürücüsüydü. Ne zaman geleceği belli bile değildi. Sıkıntı vardı. Çaresizlik vardı. Bir de “Ya öldüyse” diye dürten düşünce vardı. Her geleni babası; her koşanı sevgilisi gibi görmeye başladı.

Bütün ümidini babasının gelişine bağlamıştı. Düşünürken birden babasının ambulanstan indiğini gördü. Hem sevindi hem tiksindi. “Sevgilimin cenazesi mi geldi” diye geçirdi içinden. Babası yanlarına gelince boynuna sarılıp ağlamaya başladı. Adamcağız neye uğradığını şaşırdı. Daha “ne oldu kızım” demeye fırsat kalmadan “baba rica etsem , beni eve götürür müsün? Çantamı ve telefonumu almak istiyorum.

Eve girmek için görevlilerden izin aldılar. Sanem korkarak ve koşarak yukarı çıktı. İkinci katın kapısı hala ilk günkü gibi açıktı. Kendi odasına yöneldi. telefonunu aradı çantasında. Telefon kapanmıştı. Batarya bitikti. Hemen aşağı indi. Çadır kente gelinceye kadar kalbi yerinden  çıkacak gibiydi. Çadır kentte cereyan  vardı. Bataryanın yeterli güce ulaşmasının ardından; telefonu açtı. Onlarca arama ve ileti vardı. Arayanlar arasında sevgilisi yoktu. Üzüntüsü biraz daha arttı. Aramamıştı. Sonra iletileri okumaya başladı. Bir çok iletiyi okumadan geçti. Bin umutla sevgilinden gelen iletiyi arıyordu. Bir an durdu. Nutku tutuldu. Yeni bir zelzele oldu körpe bedeninde. “GÜLÜM KAFEDEYİZ. KURTARILAYI BEKLİYORUZ. DUA ET…”

Ölmek istedi. Olmadı. Gizli sevdasını içine gömdü. Ölenle ölünmüyor…

www.raifaras.30.10.2002

YARISI BENİM1

 

…**DENEME…46

HÜZÜNDEKİ UMUT

Geçen hafta; eskiden çalıştığı okula gitti yüreği genç, saçları kırlaşmış adam. Bir süre; bahçe kapısında durup çevreyi izledi. Aklına o kadar çok şey geldi ki kendisi bile şaşırdı. Hiç boş vakti olmamış gibiydi. Sonra bahçede yürüdü. Bazı öğrencilerle tebessüm ederek merhabalaştı. Okuldan içeri girerken; içindeki heyecen biraz daha arttı. Kimler girmiş; kimler çıkmıştı bu kapıdan.

Herkesi ve her şeyi tek tek hatırlayarak merdivenlere doğru yürüdü yavaş yavaş. Saygı duruşu gibi basamaklarda ayrı ayrı durdu. Merdivenler bittiğinde, mesleğinin karakutusu olan eski odasının kaoısını gördü. Gözleri doldu bir an. Kendisini karşılayan genç meslektaşları bu halini görünce, çeşitli güzel sözlerle konuyu başka yerlere çekmeye çalıştılar. Ama odaklandığı noktadan koparmak kolay olmadı. Eski odasına götürüp masasına oturttular. Çay sohbet derken biraz rahatladı. Ama her şey gözlerinin önünden geçiyordu. Bir ara kalktı. Pencereden dışarıya baktı. Bu en çok sevdiği şeydi zaten. Öğrencileri kontrol ederdi. azan da sabırsızlanıp yol gözlerdi. Anlaşılan yine eskiyi düşünmeye başladı.

O gün öğlen yemeğini eskisi gibi okulda çalışanlarla birlikte yedi. Yemekten sonra, biraz daha dolaştı bahçede. Bir kaç yaşlı veli ile konuştu ayak üstü. Çok sevinmişti. Alaka ve ilgi umduğundan yüksekti. Üstelik her şey bıraktığı gibiydi adeta. Hatıralarını da tam tekmil sıraya dizdi yeni baştan. Hayatında eksik olan; giden ömrü ve sendin. Ayrılış vaktinde, gitmek istemiyordu ayakları. Yüreği razı gelmiyordu sanki. Yıllar sonra; buruk da olsa, her şeyi hatırlamıştı gözleri dolu dolu. Her yerde sen çıkmıştın karşısına. Yeniden gömmeye el vermiyordu yüreği.

Her şeyi ilk gördüğü gün gibi düşünüp, üstüne sinmişlik kokusuyla yarına kavuşabilme umuduyla ayrıldı.

www.raifaras.com 02.02.2002

YARISI BENİM 1

…**KARTVİZİT 47…

 

*SEBEP

Bir el dokundu sanki; soldu umudun düşü,
Damla yağmura mahkum; bir domurun ölüşü,
Bana yeni hayattır; doğan günün söküşü,
İnsan umutsuz olmaz; yaşamak sebebidir.

26.08. 2002www.raifaras.com

YARISI BENİM 2

 

…**KARTVİZİT 41…

*YASAKLADIN

Doğduğumuz o kente; sen vardın ben gelmedim,
Her şey raflarda kaldı; olsun bitsin demedim;
Yalan, yemin ve nefret; beni aldı götürdü,
Beni sen yasakladın;  asla seni gömmedim.

02.12.2002wwwraifaras.com

İPOTEKLİ BEDENLER