…**DERTLERİM…

10 MART 2014/PAZARTESİ

 

DERTLERİM

Sen gelip geçtikçe içim yanıyor

Umudumu yola verdi dostlarım

Tutuşan yüreğim alev alıyor

Umudumu yele verdi dertlerim

 

Sev dedi yükledi dünya kahrını

Şerbet diye sundu bana zehrini

Kıvılcımla yaktı beden şehrimi

Umudumu küle verdi dertlerim

 

Görenler şaşırdı halimi sordun

Bilmeyen dostlarım hep hayra yordu

Sevdanın ardından ağlattı durdu

Umudumu sele verdi dertlerim

 

Sustukça zamanda sesim kayboldu

Bekletti elimde çiçekler soldu

Acıdan nam salmış celladı buldu

Umudumu köle verdi dertlerim

G. DÜŞENLER

…**AFORİZMA 2014/10…

08 MART 2014/CUMARTESİ

 

_ “Yüzümü aydınlığa döndükçe acılarım hep gölgeme sinmişler…”

 

 

 

 

 

09 MART 2014/PAZAR

 

_ “Benimle mutlu olunmaz. İşte bunu anlatamıyorum.”

 

 G. DÜŞENLER

…**UZAKSIN BANA…

07 MART 2014/CUMA

 

UZAKSIN BANA

Uzun zaman bana yollar gözlettin

Bugün de dün kadar uzaksın bana

Boş yere kendini bana özlettin

Bugün de dün kadar uzaksın bana

 

Bütün sevgileri tuzak kurmuşsun

Sebepler yaratan bir yol bulmuşsun

Elimden tutmaya korkar olmuşsun

Bugün de dün kadar uzaksın bana

 

Büyüyüp duruyor gönül yarası

Yanımda olmanın yok bir manası

Belki de gitmenin tam da sırası

Bugün de dün kadar uzaksın bana

G. DÜŞENLER

…**ESKİ YAZDIKLARIM 2014/4…

03 MART 2014/PAZARTESİ

 

OĞUZ BEY

Oğuz Bey emekliydi. Devlette yıllarca çalışmış çeşitli kademelerde hizmet vermişti. İşini seven çalıştığı kurumlar da sevilen bir insandı. Devlet kademelerinde çalışırken çeşitli amir ve emrinde çalışan memurları oldu. Son yıllarına doğru kuruma yeni bir müdür atanmıştı. Müdürün fütursuz ve afaki konuşmalarından rahatsız olduğu için emekli olmuştu. Fakat evdeki hesabın çarşıya uymayacağını biliyordu.

  Oğuz bey sigortalı yeni bir iş buldu. İşe çalışma hayatına yeniden başladı. İşini severek yaptığı için işverenleri ile arası hep iyiydi. İnsanın iç dünyasında olan ama yanlış yorumlanan kıskanılmalardan hep mustarip oldu. En çok tenkit edildiği tarafı ise mesai saatlerine olan dikkatiydi.

   Oğuz bey devlet memurluğu zamanında da aynı titizliği gösterirmiş. On Dokuz yıl birlikte çalıştığı kuruluşta bile kurum müdürünün Oğuz Bey’den on kez erken geldi söylenemezdi görülmemişti. Hatta bir ara müdür yardımcısı olan Oğuz beyin mesaiden yarım saat sonra kurumdan ayrıldığı konuşulmuştu. İş ahlakına önem veren hakkını istemesini bilen biri olduğu için işinde de rahat biri olarak tanınırmış.

 

 

04 MART 2014/SALI

 

Tabii ki rahat olmak önemli değil. Önemli olan rahatsız edilmemekti. Oysaki anlamak istemediğimiz bir gerçek var. O da kıskanmanın ancak “İlim ve inançta” olacağıdır. Diğer hallerde; boy, pos, giysi, bakım, para, şöhret, mevki vb. dünyalık güzellikler kıskanılmaz. Bu tür şeylerin kıskanılması kıskanan kişinin dünya görüşünün darlığını ifade eder. Bu bir zaaf ve zayıflıktır. Başkalarına da zarar verecek bir ruhi bozukluktur. Yanlış bir davranıştır.

   Şu gerçeği göz ardı etmemeliyiz. Yanlış olduğunu bile bile kıskanma hastalığından bir türlü kurtulamıyoruz. Kıskanma huyu veya duygusu demiyorum. Çünkü kıskanma bir hastalık haline geldi. Öyle ki çoğu zaman en yakınımızdan başlar. Bu kabullenememe veya yakıştıramama söylemleriyle başlar.

    Oğuz Bey’in çalıştığı kuruma yardımcı hizmetlerde yani telefona bakma mutfakta destek olma konusunda yeni bir eleman işe başlamıştı. Bu eleman üniversite mezunu fakat alanında iş bulamayanlardan… Mezun olduktan sonra özel sektörün çeşitli yerlerinde evrak getir götür işi patrona çay getirir yemek kahvaltı hazırlayan bir eleman gibi çalışmış. Yeni işi de öyleydi. Eşinden ayrılmış ve bir çocuk annesi genç bir üniversiteli anne.

 

05 MART 2014/ÇARŞAMBA

 

 Yeni işine bir türlü ısınamamış ve bir ay sonra iş yerinden ayrılmıştı Tabii iş bulamayınca tekrar dönüş yapmış ve evrak telefon işlerine bakmaya başlamıştı. Bu çalışma sırasında kurum müdürü imza hariç tüm işlerini bu bayanın sırtına yüklemişti. İşin riski büyüktü ve müdür bunun farkındaydı. Fakat iş bu şekilde devam ediyordu.

   Hükümet yeni hak ve özgürlükler başlığı altında “sektörü bilmese de bu sektörde üniversite mezunu müdürlük yapabilir” diye bir yasa çıkarınca bu bayan sorumluluktan kaçan müdürün yerine apar topar olarak atandı. Atandı ama sektörde hiçbir şey bilmediğinden eski müdür normal personel sıfatıyla birkaç ay kalarak işleri öğrenmede yardımcı olmuştu. Bu ortamda her şey süt liman, dostane ilişkiler çok iyi bir şekilde devam etmişti/ediyordu

    Kurumun eski müdürü eski bir sektöre yönelince tüm personel ve kurum bu iş bilmez üniversiteli bayanın eline kalmıştı. Birkaç branştan çalışanların olduğu iş yerinde kontrol ve iletişimin bozulmamasının gerektiğini bildiği halde bu yeni müdüre hanım belki de “eski ezilmişliğinin hıncını çıkarabilme” içgüdüsüyle çalışanlarıyla sık sık tartışma ve taciz edici sözler ile konuşuyordu.

06 MART 2014/PERŞEMBE

 

Bu da İşinin ehli arkadaşlar arasında çok huzursuzluk yaratıyordu. En iyi dostu kurumda olup bitenleri ona ulaştıranlardı. Defalarca kırılmamasına dikkat edilen bir üslupla uyarılmasına rağmen oturduğu koltuğun Onu büyüttüğü kompleksinden kimse vazgeçiremedi. Çünkü sektörde çalışan branş elemanları ondan daha fazla bilgi ve deneyime sahipti. Bu komplekste egoların dürtmesine yetiyordu bence.

     Herkes Yaradılış olarak çok farklıdır. Olması da doğaldır. Fakat inanıyorum ve iddia ediyorum bu müdüre Hanım kaç yaşına gelirse gelsin yaşadığı aşağılık kompleksinden kurtulamayacaktır. Bu ruh hali daha da ileri safhalara gidebilir. İzlediğimiz film, okuduğumuz roman ve yaşadığımız günlük hayatta bu tipler her zaman varmış ve var olmaya devam edeceklerdir. Müdire hanım da öne çıkan en belirgin davranış Kendinden daha yeterli olanları kabullenememesiydi.

    Umarım ki bu huy ve tavır kendi çocuğuna yansımaz. Örnek bir kişi ve anne olamayacağına inandığım için böyle düşünüyorum. Asıl temennimiz tüm insanların sağlıklı ve mutlu yaşamalarıdır.

    Oğuz Bey haysiyet ve onurunun yanında rızkının hatırı için bu olumsuzluklar içinde işine devam ediyordu.

G. DÜŞENLER

…**AFORİZMA 2014/9…

01 MART 2014/CUMARTESİ

 

 

_ “Yazı kışı unutmuş iki bahar gibiyim. Her şey yarım. Sesim kaybolurken sessizliğimde, birisi dürtsün istemem…”

 

 

 

 

 

02 MART 2014/PAZAR

 

_ “Dalgalar kıyılara hasret, kıyılar dalgaları beklemekte. Gelen geri gidiyor. Bir yalnızlık var bu aşkta…”

G. DÜŞENLER

…**BENİ ÜZDÜN…

28 ŞUBAT 2014/CUMA

 

 

BENİ ÜZDÜN

 

Sen en çok beni üzdün hayatta

En çok ben sana vurgundum

Bana gelişin yok mu

Hala düşündükçe heyecanlanıyorum…

 

Sen En çok beni üzdün hayatta

En deli Sevdalanışımı görmedin

Bir gülüşüne bir ömür yetmedi

Hala gördükçe yanıyorum

 

Sen En çok beni üzdün hayatta

En onulmaz derde düşürdün

Bir ‘’he’’ demedin inadına

Hala için için tütüyorum

 

Sen En çok beni üzdün hayatta

Hayatta en az benim kadar tanırdın beni

Bilinmezlere yelken açtın

Hala ufukları tarıyorum

G, DÜŞENLER

…**SENİ GÖRMEK…

27 ŞUBAT 2014/PERŞEMBE

 

SENİ GÖRMEK

Kendime kahredip de küsüp durmam boşuna

Aslında talihsizlik uyanıp seni görmek

Şansı yoktur diyerek yazdırma mezar taşıma

Aslında talihsizlik uyanıp seni görmek

 

Atılmıyorsun bir de alıp tutup atayım

Dertlerim isyan eder nasıl bende tutayım

İnan çokça istedim ölüp de kurtulayım

Aslında talihsizlik uyanıp seni görmek

 

Mihenk taşı çatladı yaptığım ölçülerde

Yaşattığın son deprem ibre kırdı rihter de

Hiç umudum kalmadı arta kalan günlerde

Aslında talihsizlik uyanıp seni görmek.

G. DÜŞENLER

…**SEVDALAR KÖR DOĞAR…

26 ŞUBAT 2014/ÇARŞAMBA

 

SEVDALAR KÖR DOĞAR

Benzemez dününe bugünkü hali

Sevdalar kör doğar deli gezermiş

Kimseye yükleyip kaçma vebali

Sevdalar kör doğar deli gezermiş

 

Bir anda tutulur gönül birine

 Kimseyi kondurmaz onun yerine

Aynı derdi yaşar her seferide

Sevdalar kör doğar deli gezermiş

 

Pişmanlık yaşatır en alasından

Kuzu aldırır kurt sofrasından

Ağlatıp gezdirir hep arkasından

Sevdalar kör doğar deli gezermiş

 

Ben seni severken ağladım inan

Dünden söylediğin olurken yalan

Boşuna kadere edilir isyan

Sevdalar kör doğar deli gezermiş.

 

G. DOĞANLAR 

…**UYUMUYORUM…

25 ŞUBAT 2014/SALI

 

 

UYUMUYORUM

İnan ki bozmadım yemin ahdımı

 Sabahlara kadar hep anıyorum

Ne olur haber ver dönüş vaktini

Sabahlara kadar yol gözlüyorum

 

Aldırma diyemem ne olduğuna

Gör bak sana nasıl tutulduğuma

Akşam ayrılsak da gün doğumuna

Sabahlara kadar çok özlüyorum

 

Diyorum “Yar Gelir” gönlümü alır

Tutar ellerimi bir gün yalvarır

Gözlerim tavana çakılı kalır

Sabahlara kadar uyumuyorum.

G. DÜŞENLER

…**KİNİN VAR KADER…

24 ŞUBAT 2014/PAZARTESİ

 

KİNİN VAR KADER

Bugünler geçecek Bitecek Elbet

Bana bir garezin kinin var Kader

Zehirmiş iç diye sunduğun şerbet

Bana bir garezin kimin var Kader

 

Seninle akranız dost olmalıyız

El Ele verip de dik durmalıyız

Dünyanın zevkinden pay almalıyız

Bana bir garezin kinin var Kader

 

Ben ölsem Senin de bitecek yolun

Sanma yaşamaya kalacak halin

Akıbeti belli görünen sonun

Bana bir garezin kinin var Kader

 

Yaşanan ne varsa kabulüm razı

Sen benim alnıma olmuşsun yazı

Ben beni düşünsen artıyor sızı

Bana bir garezin kinin var Kader.

G. DÜŞENLER