…**AFORİZMA 2014/8…

22 ŞUBAT 2014/CUMARTESİ

 

_ “Sana anılarımı anlatmak yerine geçmişimi bırakmak isterim. Asla pişman olmadığım ve beni sevenlerin yüzünü yere eğdirecek hiç bir yanlışımın olmadığı geçmişimi.
Hayatımda en çok sevdiğim şeyin senin de o geçmiş içinde olman…”

 

                                                                      

 

 

 

 

 

23 ŞUBAT 2014/PAZAR

 

_ “Tut sıkı sar beni ıslat teninle. Silip atma gafletinde bulunma sakın. Bana dostluk yapmayanın dünyadan zevk aldığı söylenemez.”

G. DÜŞENLER

…**BENİM YAŞADIĞIM…

21 ŞUBAT 2014/CUMA

 

BENİM YAŞADIĞIM

Kaçışların çaresiz ben varım yol başında

Ölümüne bir sevda bu benim yaşadığım

Yine seni severim ömrümün son yaşında

Ölümüne bir sevda bu benim yaşadığım

 

Adadım sebil ettim kalan birkaç günümü

Yüreğine dayadım adın yazan süngümü

Manasız bildim inan sensiz geçen günümü

Ölümüne bir sevda bu benim yaşadığım

 

Kansa kan cansa candır bir gülüşün bedeli

Hayatımı koymuşum sevgilinin berdeli

Kimi garip diyecek kimileri de deli

Ölümüne bir sevda bu benim yaşadığım.

G. DÜŞENLER

…**İSTİYORUM…

20 ŞUBAT 2014/PERŞEMBE

 

 

 

 İSTİYORUM

Bağışlanmak istiyorum

İnsanlığıma kulluğuma verilsin

Hem kusurum neyim varsa…

 

Bağışlanmak istiyorum

Nefsime yenilmişliğime verilsin

Kırmışlığım üzmüşlüğüm varsa…

 

Bağışlanmak istiyorum

Bağışlamışlığım varsa…

G. DÜŞENLER

…**ESKİ YAZILARIM 2014/3…

18 ŞUBAT 2014/SALI

OKUL YETMEZ

   Liyakat; ağır bir görevdir. Özel bir vasıf zor bir kazanım ve takdir edilmelidir. Uygun görülme, güvenilmedir. Yerine getirebilme becerisine inanmadır. Bu kendini geliştirme; geliştirdiği konuda anlatım, ikna ve yerine getirme becerisi kazanmadır.

   Her birey her şeyi yapabilme konusunda aynı yeti ve beceriye haiz olamaz. Her kişinin yaptığı ve yapacağı başkalarına göre farklılık gösterir. Bu farklılığın görülmesi farkındalık duygusunu kazandırmayla olur. Bilgi ve becerisi, ilgi ve alakasını gösteremeyenin; sıradanlıktan çıkışı zordur.

   Sıradanlık; liyakatli bir birey için yakıştırılamaz. Zaten liyakat bir ehliyet değil, ehliyet yerine geçen özgüven duygusudur. Özgüveni birey karşısındakine kazandırır. Bu kanaat ve sezgiyle; takdim edilen işi, yapacağına inanılır. Bu kanaat oluşur ve oluşmalıdır. Daha sonra gözlemlenen özgüvene dayanılarak, takdim edilecek görev verilir. Yapılacaklardan emin olunması, takdire şayan olduğunu gösterir. Tüm bu meziyetleri özümsemiş birey, verilen göreve layıktır demektir.

Liyakatli demek; verilen işi ‘’layıkıyla yerine getirir’’ manasında algılanır. Bu hak ediş herkese nasip olmaz. Ama herkesin emin olduğu bir hak ediştir. Kendi rızasıyla beğendiğinin arkasında durmadır.

 

 

19 ŞUBAT 2014/ÇARŞAMBA

 

Bugün yapılan seçimlerde seçilenler, imamlık görevi, öğretmenlik, uzmanlık ve profesörlük gibi görevler liyakat çerçevesi içinde sayılabilir. Çünkü karar verme yetkisi çok önemli bir vakadır. Biliyoruz ki ‘’vaka’’ kelimesi anlamına binaen bir ürperti verir. Öyle ya; her vakanın bir akıbeti, her akıbetin bir bedeli vardır. Bu bedelin lehimize olması için işin başına liyakatli birini seçmek gerekir. Toplum her zaman bir bedel ödemiştir. Ama ne acıdır ki bu ödenen bedele karşılık tecrübe kazanımı kalıcı olamamıştır. Her zaman her ortamda ağızlara pelesenk olan “ Tarih tekerrürden ibarettir” sözünü söylerken hiç pay çıkarılmaz…

   Sevmek ve sevilenin layık olması da çok önemlidir. Bu vesile ile ilgi alanımızda olan bireye karşı duyduğumuz sevgi, güvene dayalıdır. Sevmenin okulu yoktur. Ama toplumdaki bireylerden etkilenmeyle başlar ve yaşanır. Bu sebeple seçeceğimiz kişilerin layık olması, bizim mutlu olmamız anlamına gelir.

   Mutluluk; insanın en çok hak ettiği bedeldir. Bu bedeli karşısındakine hak ettiği sevgiyi göstermekle ifade eder.

G. DÜŞENLER

…**SEN GİDERSEN…

17 ŞUBAT 2014/PAZARTESİ

 

SEN GİDERSEN

Tattırma ölümlük bir işkenceyi,

Bir de sen gidersen ben ne yaparım.

Ömrümce unutmam biten geceyi,

Birde sen gidersen ben ne yaparım.

 

Beni avutmadı aşkta ‘’bence’’ler,

Aşka ihanettir ‘’söyle sence’’ler,

Ömrümü bitirdi biten geceler,

Bir de sen gidersen ben ne yaparım.

 

Umudum tükendi hep ince ince,

Yalnızlık gelecek sevda gidince,

Ömrümde damgadır her biten gece,

Bir de sen gidersen ben ne yaparım.

 

Ruhunu beklettim bir selacede,

Okudum ağladım bak her hecede,

Ömrüm yaralandı biten gecede,

Bir de sen gidersen ben ne yaparım.

G. DÜŞENLER.

…**AFORİZMA 2014/7…

15 ŞUBAT 2014/CUMARTESİ

 

_ “Aşkın bir mum alevi gibi gölgesini ısıtmasın. Dünkü yalnızlığımın ıslaklığında üşüyorum. Ucu yanık mektuplar çok anlamlıydı…”

 

 

 

 

 

16 ŞUBAT 2014/PAZAR

 

_ “Güneş batarken güruhta döşediği renklerin aksine suya vuran ay ışığı daha çabuk ağlatır beni.”

G. DÜŞENLER

…**ÜSTELİK ŞİMDİ…

14 ŞUBAT 2014/CUMA

 

 

ÜSTELİK ŞİMDİ

On altıncı yılı geride kaldı tanışmamızın

Yıllar nasılda geçti yıldırım hızında

Ne ağlamalar anlattı duyguları

Ne de birliktelikler

Ne dostlarımızı tanıyabildik ne de düşmanlarımızı

Belki de hiç biri yoktu

Biz öyle sandık

Ellerde kına kapıda davul zurna olmadı

Hesapsız bir keyfin ağırlığı kaldı üzerimizde

İnadınaydı belki de her şey

Yalnızlık zamanın orta yerinde nöbet tuttu

Biz birliktelikten bahsettik…

 

Hayallerin yerini umutsuzluklar aldı

Önceki yıldan kalma acılar nüksetti bu gün

Üstelik ayrılışımızın on ikinci yılı.

G. DÜŞENLER

 

…**HABERİN OLSUN…

13 ŞUBAT 2014/PERŞEMBE

 

 HABERİN OLSUN

Erguvanlar açtı gittikten sonra
Seni çok özledim haberin olsun
Döndüğünde belki hiç görüşmeyiz
Seni çok özledim haberin olsun

 Sardunya şakayık kurudu dalda
Güneş batana dek beklerim yolda
Gönlüm hasretinden görme ne halde
Seni çok özledim haberin olsun

Papatya toplardık mevsimi geçti
Yel vurdu hazanla her şeyi biçti
Gönlüm hasret denen çeşmeden içti
Seni çok özledim haberin olsun

Karanfil, fesleğen, gül ve menekşe
Avutmaz gönlümü sunulan neşe
Kalkıp göç etmek var şimdi Erciş’e
Seni çok özledim haberin olsun

G. DÜŞENLER

…**SÖZ OLDU…

12 ŞUBAT 2014/ÇARŞAMBA

 

 

SÖZ OLDU

 

Nasıl geçti gitti bu zaman böyle

Yağmur oldu pusu oldu yaz oldu

Sevmelere hasret kaldı yüreğim

Domur oldu çiçek oldu güz oldu

 

Sayende acılar dost oldu heyhat!

Dünüme çok şükür; bu günüm berbat

Ardına düştüğüm derbeder hayat

Name oldu mızrap oldu saz oldu

 

Aklına düşerim ben ara sıra

Anlatma istersen olsun hatıra

Bedenimde kalan her eski yara

Eksi oldu artı oldu yüz oldu

 

Kimisi ağlarken güler bazısı

Gidenin yerine gelir yenisi

Alnımda da bir güzelin yazısı

Kader oldu, sohbet oldu, söz oldu

G. DÜŞENLER

…**GÖNÜL SUÇU…

11 ŞUBAT 2014/SALI

 

GÖNÜL SUÇU

İsterse sürsün mahşere,

Cezam var gönül suçundan.

Demem ki çektim boş yere,

Cezam var gönül suçundan.

 

Haykırdım kısıldı sesim,

Gören gördüğünü desin,

Tükenmeden son nefesim,

Cezam var gönül suçundan.

 

Gideni saydılar düne,

Seni satmam geçen güne,

İstersen gönder sürgüne,

Cezam var gönül suçundan.

 

Kırk kapıdan sorulmuşum,

Müebbete vurulmuşum,

Ben bu yola baş koymuşum,

Cezam var gönül suçundan.

G. DÜŞENLER