***BIRAKTIN YALNIZ BAŞIMA

BIRAKTIN YALNIZ BAŞIMA
_______AYRILDIK_______

 

Bıraktın bir gece yalnız başıma,
Gittin de adını “ayrıldık” koydun.
Bakmadın yüzümden düşen yaşıma,
Gittin de adını “ayrıldık” koydun.

Ayrıldık sözleri değdi dudağa,
Gönlümü düşürdün gama merağa,
Çayımı demledin döktün bardağa,
Gittin de adını “ayrıldık” koydun.

“Sevemem” deseydin nazın olurdum,
Bilseydim önceden çare bulurdum,
Yolları beklemez düşüp ölürdüm,
Gittin de adını “ayrıldık” koydun.

Saçımın akında geçmişim yatar,
Arkamdan konuşsan sözlerin batar,
Olmuşum Keremden Emrahtan beter,
Gittin de adını “ayrıldık” koydun.

Raif ARAS._. ÖZEL 01.12.2014
O. GELİNCİKLERİ

…**SON ARZU..

31 ARALIK 2014/ÇARŞAMBA

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

SON ARZU

Tehlikeli suları devrildi zamanın; gurubun kızıllığına inat.

Ya gelin bendeki hakkınızı alın ya da beni helal edin.

Ölümün eşiğindeyim…

G. DÜŞENLER

…**KAÇ ARZUYA…

30 ARALIK 2014/SALI

 

 

 KAÇ ARZUYA

Bekle dedin bende umut öldürdün,
Kaç arzuya kurban ettin gönlümü.
Hüzün yaylasına çadır kurdurdun,
Kaç arzuya kurban ettin gönlümü.

Merhem ol demiştim zehir demedim,
Bana çektirdiğin; kahrı görmedin,
Ben ak dediğine kara mı dedim,
Kaç arzuya kurban ettin gönlümü.

Süzerek izledim yüze gülmeyi,
Hep hayal etmiştim alıp gitmeyi,
Susarak özledim ben genç ölmeyi,
Kaç arzuya kurban ettin gönlümü.

İçimdedir derdim; anlatamadım,
Utandım herkesten hiç ağlamadım,
Aradığın neydi ben anlamadım,
Kaç arzuya kurban ettin gönlümü.

G. DÜŞENLER

…**ÖZLENEN SENSİZLİĞİM…S

29 ARALIK 2014/PAZARTESİ

 

 

 

ÖZLENEN SENSİZLİĞİM

Sensizliğimi özleyen,
Üşüten bir gece var dışarıda;
Karanlığın içine gizlenmiş,
Serseri mayın gibi…
İçimi ısıtacak duygularım olmasa,
Beni üşütecek eminim.
Hani “Burnumu dışarıya çıkaramıyorum” derler ya,
Eminim öyleyim…
Bir an sensizliğimi yakalasa görme,
İliklerime işleyecek…

Üşüten bir gece var dışarıda;
Takipte adım adım,
Yalnızları arayan katil gibi.
Sana dokunmak istemiyor anlaşılan,
Hani “Yalnızların ölümü kolay olur” derler ya,
Emin ol öyleyim…
Aynı noktada pusu atmış görme,
Şahdamarımı kesecek;
Üşüten bir gece var dışarıda,
Sensizliğimi özleyen…

G. DÜŞENLER

…**AFORİZMA 2014/50…

27 ARALIK 2014/CUMARTESİ

 

_ “Taşların alev aldığı cehennemden bile daha yanık yüreğim. Yanmışım… Geriye kalan külümü istersen doğuya giden rüzgâra, istersen bir kavanoza doldurup ARAS’a bırak gitsin, ya da bir küpe doldurarak Van Gölüne bırak, dibe batsın…  

 

 

 

 

 

 

 

 

 

28 ARALIK 2014/PAZAR

 

_ “Bütün olumsuzluklarıma açan Kardelenim… Yalnızlığındayım.

Sen gel de dünüm hayalimde kalsın. Puslu bekleyişini dindir gözlerimin…”

G. DÜŞENLER

…**ESKİ YAZILARIM 2014/19…

25 ARALIK 2014/PERŞEMBE

 

 

 

 

 

KARANLIĞIN ELLERİ

Bazen duygusal bazen ruhsal bozuklukların verdiği etki; kişinin hayatında dönüşü olmayan yaralar açmakta, izler bırakabilmektedir. Verilen bir söz ya da yapılan bir hakaret ömrün sonuna kadar birlikte yaşar. İstemek ya da istememek gibi bir şey değil. Bir anlık gaflettir. Hani “Basiretim bağlandı” denir ya işte öyle bir şey… Dönülecek veya geri alınacak bir şans yoktur. Bu gaflet yıllar önce de vardı; şimdi de var. Gelecekte de var olacaktır. Çünkü insan var oldukça hata ve gaflet var olacaktır. Kültür seviyesi ne kadar yükselirse yükselsin bu gaflete düşmekten ya da gafil avlanmaktan kurtuluş olmayacaktır. Birini çok beğenmek, dostlukların devam etmesi veya aileye yabancı birinin girmesi gibi bazı zaaflarımız vardır.

Umutlara takılan bir kelepçe hayallere sıkılan bir kurşun ya da geleceğin kararmasına sebep olsa da beğenme ruhu, yabancılaşmama veya yeni dost bulma adına bu gaflet kabul görür; yaşanır durumdadır.

 

26 ARALIK 2014/CUMA

 

 

Gelecekte umutla kelepçelenecek, hayaller karartacak; beğeni tablolarının üstüne çarpı atılacak ya da ruhen birinde; bedenen bir başkasında yaşayacak insanlar olacak çevrede. Bunlar önemli değil. Babaların verdiği sözlerin yerine gelmesi daha önemlidir.

Gaflet hali, ruhumuzdaki bir karanlığın hâkimiyetidir. Birçok kere yapılıp yaşanmasına rağmen pay çıkaramama ve uygulayamama teslimiyeti getiren bir karanlıktır. Açıklaması zor, anlatılması zor bir teslimiyet halidir. Geleceğe ipotek koyma hali olduğu asla düşünülmez. Bu tarafı tesellimizdir.

Yıkılan yuvalar, ölümler, ödenen bedellere karşı berdel ve beşik kertmesi ilişkileri bir karanlık el gibi ruhumuzu avuçlarında tutmayı başarmıştır.

Tetikleyici olarak sunulan; yeni dostluklar, yabancının aile içine girmemesi ya da boşa güvenme olarak görülebilir. Fakat konuşmadan söz vermeden önce yaşanmış örnekleri göz önüne almak gerekir. İstisnalar yok mudur? Kesinlikle vardır. Yeterli midir? Kesinlikle yeterli değildir.

Ruhumuzu avuçlarında tutan karanlığın elleri kırılmalıdır…

G. DÜŞENLER

…**ESKİ YAZILARIM 2014/18…

22 ARALIK 2014/PAZARTESİ

 

 

 

 

 

 

YILBAŞI

Neye göre eski; neye göre yeni. Doğum tarihine, kullanım biçimine, getirdiklerine ya da götürdüklerine göre midir yeni eski kavramlarının kullanımı. Tarihle değişen bir zaman kavramı. Bu zamanda yaşananların kişiler üzerindeki etkisini bırakalım yeni gelen yılı, yıllarca kendisini hissettirecektir. Umut ve beklenti mutlaka vardır. Bu beklenti; yılda, mevsimde, ayda, haftada günde bile vardır. Umutsuz insan; rüzgârın önündeki yaprak gibidir. Yönünü başkası belirler.

Yılbaşı; kiminin doğum tarihidir. Her yaş onun için bir yıllık ömrün başlangıcı ve bitimidir. Getirisi götürüsü ile; iyisi kötüsü ile; acısı tatlısı ile; yanlışı ve doğrusu ile kutlayacağı zamanın adıdır yılbaşı. Kimilerine göre eğitim öğretime başlama yılıdır. Kimilerine göre de evlilik tarihidir de diyebiliriz. Kişiden kişiye değişir. Çünkü iktidarlar bile göreve gelişlerini bir milat sayarak kutlama ve etkinlik düzenler…

 

 

23 ARALIK 2014/SALI

 

Yeni yıl ve yeni yılın gelişini kutlamak; bana pek de cazip gelmemektedir. Daha doğrusu anlamsız buluyorum bu kutlamayı. Eski yılın gidişi beraberinde tüm olumsuzlukları alıp götürmüyor. Götürmediği gibi de gelen yeni yıl kendince bazı yüklerde getiriyor. Haliyle sükûtu hayale uğrayacağımdan kutlamıyorum.

Yeni yıl kutlaması demek; ben de alkol ve beraberinde tacizin çağrışımı demektir.  Çocukluğumuzda ve günümüzde gördüklerimiz; yaşadıklarımız bunun için apaçık birer örnektir. Yılbaşı gecesi; serhoş naraları, kavgalar, caddeden geçenlerin yürüme bozukluklarını gösterdi bize. Bu da bizi aşan bir yaşantı biçimiydi zaten. Ne ayaklara serilecek bedenimiz ne de zevke ödenecek paramız vardı. “İşçisin sen işçi kal” dedi yıllarca Cem KARACA. Herkes yerini ve haddini biliyordu. Zaten yasalar da öyle öyle istiyor ve çalışıyordu. Çocuğu babasının mesleğini seçerse, yüzde on onbeş kontenjan, ek puan veriliyordu. Kimse olduğu yerden; bulunduğu çöplükten ayrılmasın diye devlet desteği verilirdi. Acı ama gerçek. Herkes baba mesleğini seçtikçe; yeni yılın ne anlamı var. Dün bugün yarın aynı olacaksa; yeni yıl ne işime yarayacaktı ki.

24 ARALIK//2014 ÇARŞAMBA

 

 

Eylülleri çok severdim. Eğitim, öğretim, okuma, kariyer, görev emeklilik bir Eylül günü başladı. Bu da bir bakış açısı. Ama gün geldi on iki Eylülde bütün sevgilerin yerini nefret aldı. Nerede eski Eylül; nerede yeni Eyül. Yeni kime göre, eski kime göre bu önemli. Fakir ailenin yıl başısı yılda iki taneydi. Dini bayramlardı onlarda. Üstü başı yenileniyor, karınları doyuyordu. Çin modeli gibi; fakir her zaman fakir, köylü her zaman köylü, zengin her zaman zengin olacaksa yılbaşı gelmiş ya da gelmemiş ne yazar.

Yeni yılın getirileri olmalı. Gün; düne benzememeli. Farkı yoksa adı değişmiş fark etmez.

Daha çağdaş, hak hukuk gözetilen, yasada bana da yer var dediğimiz, saygıda kusur edilmeyen bir iletişim ortamı ve komşunun gözetildiği, herkesin emek verdiği işin bedelini teri kurumadan aldığı bir zaman dilimi yoksa eski yıl yeni yıl arasında sadece yürümüş oluruz.

Umudunu ve hayallerini dünyevi zevklerin tavan yaptığı bir geceye bağlamak ne acı…

G. DÜŞENLER

…**AFORİZMA 2014/49…

20 ARALIK 2014/CMARTESİ

 

_ “Barış; kendine saygı, başkalarına sevgi göstermektir…”

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

21 ARALIK 2014/PAZAR

 

_ “Her ihanet bir bedel; her bedel bir ömür ister…”

G. DÜŞENLER

…**YALANLARIN…

19 ARALIK 2014/CUMA

 

 

 

 

 

 

 

 

YALANLARIN

Yokluğunda her akşam kan ağlasa gözlerim,
Söylediğin yalanlar; ikimizi bitirdi.
Ağlarken gözyaşımla; kan dolsa da yüreğim,
Söylediğin yalanlar; ikimizi bitirdi.

Ben seni düşlemiştim yokluğunda ömrümce,
Dünyalara sığmazdım umutla gün örünce,
Tertemizdi yüreğim sevip ölmeden önce,
Söylediğin yalanlar; ikimizi bitirdi.

Birer son yaprak gibi düştü günler ömrümden,
Hiç umudum kalmadı artık gelecek günden,
Arından firar etti yetim sevda/m gönlümden,
Söylediğin yalanlar; ikimizi bitirdi.

G. DÜŞENLER