…**DENEME…64

ÖTEKİ YARIM

Tesadüfen ya da çocukluktan gelme tanışıklıklar vardır. Hangi halde olursa olsun, en mahremlerimiz bize özeldir. Bu çocuklukta, gençlikte ve evlilikte yine mahremdir. Paylaşılmaz…

Bir şeyleri, bir yerde ya da bir şekilde saklayarak evliliğe kadar getiririz. Bu güne kadar hiç kimseye söylenmeyen, anlatılmayan, gizli tutulan; hepsi değilse de bir çok fiziksel mahremiyetler Paylaşılır. Duygusal mahremiyetler varsa da gündeme getirilmez.

Evlilikler, iki ayrı dünyanın; iki farklı bedenin aynı arzu ve isteklere cevap verecek biçimi almasıyla oluşur. Günü birlikteliklere benzemez. Bu tür günübirlik yaşantılar bu bakımdan hoş karşılanmaz. Ne kadar açık düşünen olsa bile mutlaka sahiplenme duygusu baskındır. “Eşim” demek ve belirtmek gereği duyar. Bu da yaşantımızın bir düşene bağlı olması gerektiğini, bir çatı ve dört duvara ihtiyaç duyulduğunu ve tekliliği her zaman önemsediğimizi gösterir.

Evlenen iki insan; yabancı ve farklıdır. Bu yabancıların arasına üçüncü bir yabancı olarak “nikah memuru” girer. Beraberliğin, birlikteliğin hiç bir şartta bozulmayacağına; tabiri caizse “elin oğluna” söz verir. Yabancıya verilen söze itaat edilir.

Beraber geçirmeye söz verilen bir ömür vardır ortada. Kaçarı yoktur. Hele de “bar”lanmışlarsa… “Öteki yarım” diyecek kadar güven ve bağlılık vardır artık. Tam aksine “elin oğluna” verilen sözden sonra çıkabilecek anlaşmazlıkta da” öteki yarım” diyerek kesip atmak var.

Ailenin bireylerinden beklenen uyum gerçekleşmelidir. Bu umut edilir ve beklenendir. Aksi; yuvanın dağılması ve ayrılıktır. Eşler birbirlerine güvenip “öteki yarım” diyecek ya da kızıp “öteki yarım” diyecek. Özlenen o ki “ya da” yı ortadan kaldırmaktır. 

www.raifaras.com 10.12.2011

Yarısı Benim 1

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir