03 MART 2014/PAZARTESİ
OĞUZ BEY
Oğuz Bey emekliydi. Devlette yıllarca çalışmış çeşitli kademelerde hizmet vermişti. İşini seven çalıştığı kurumlar da sevilen bir insandı. Devlet kademelerinde çalışırken çeşitli amir ve emrinde çalışan memurları oldu. Son yıllarına doğru kuruma yeni bir müdür atanmıştı. Müdürün fütursuz ve afaki konuşmalarından rahatsız olduğu için emekli olmuştu. Fakat evdeki hesabın çarşıya uymayacağını biliyordu.
Oğuz bey sigortalı yeni bir iş buldu. İşe çalışma hayatına yeniden başladı. İşini severek yaptığı için işverenleri ile arası hep iyiydi. İnsanın iç dünyasında olan ama yanlış yorumlanan kıskanılmalardan hep mustarip oldu. En çok tenkit edildiği tarafı ise mesai saatlerine olan dikkatiydi.
Oğuz bey devlet memurluğu zamanında da aynı titizliği gösterirmiş. On Dokuz yıl birlikte çalıştığı kuruluşta bile kurum müdürünün Oğuz Bey’den on kez erken geldi söylenemezdi görülmemişti. Hatta bir ara müdür yardımcısı olan Oğuz beyin mesaiden yarım saat sonra kurumdan ayrıldığı konuşulmuştu. İş ahlakına önem veren hakkını istemesini bilen biri olduğu için işinde de rahat biri olarak tanınırmış.
04 MART 2014/SALI
Tabii ki rahat olmak önemli değil. Önemli olan rahatsız edilmemekti. Oysaki anlamak istemediğimiz bir gerçek var. O da kıskanmanın ancak “İlim ve inançta” olacağıdır. Diğer hallerde; boy, pos, giysi, bakım, para, şöhret, mevki vb. dünyalık güzellikler kıskanılmaz. Bu tür şeylerin kıskanılması kıskanan kişinin dünya görüşünün darlığını ifade eder. Bu bir zaaf ve zayıflıktır. Başkalarına da zarar verecek bir ruhi bozukluktur. Yanlış bir davranıştır.
Şu gerçeği göz ardı etmemeliyiz. Yanlış olduğunu bile bile kıskanma hastalığından bir türlü kurtulamıyoruz. Kıskanma huyu veya duygusu demiyorum. Çünkü kıskanma bir hastalık haline geldi. Öyle ki çoğu zaman en yakınımızdan başlar. Bu kabullenememe veya yakıştıramama söylemleriyle başlar.
Oğuz Bey’in çalıştığı kuruma yardımcı hizmetlerde yani telefona bakma mutfakta destek olma konusunda yeni bir eleman işe başlamıştı. Bu eleman üniversite mezunu fakat alanında iş bulamayanlardan… Mezun olduktan sonra özel sektörün çeşitli yerlerinde evrak getir götür işi patrona çay getirir yemek kahvaltı hazırlayan bir eleman gibi çalışmış. Yeni işi de öyleydi. Eşinden ayrılmış ve bir çocuk annesi genç bir üniversiteli anne.
05 MART 2014/ÇARŞAMBA
Yeni işine bir türlü ısınamamış ve bir ay sonra iş yerinden ayrılmıştı Tabii iş bulamayınca tekrar dönüş yapmış ve evrak telefon işlerine bakmaya başlamıştı. Bu çalışma sırasında kurum müdürü imza hariç tüm işlerini bu bayanın sırtına yüklemişti. İşin riski büyüktü ve müdür bunun farkındaydı. Fakat iş bu şekilde devam ediyordu.
Hükümet yeni hak ve özgürlükler başlığı altında “sektörü bilmese de bu sektörde üniversite mezunu müdürlük yapabilir” diye bir yasa çıkarınca bu bayan sorumluluktan kaçan müdürün yerine apar topar olarak atandı. Atandı ama sektörde hiçbir şey bilmediğinden eski müdür normal personel sıfatıyla birkaç ay kalarak işleri öğrenmede yardımcı olmuştu. Bu ortamda her şey süt liman, dostane ilişkiler çok iyi bir şekilde devam etmişti/ediyordu
Kurumun eski müdürü eski bir sektöre yönelince tüm personel ve kurum bu iş bilmez üniversiteli bayanın eline kalmıştı. Birkaç branştan çalışanların olduğu iş yerinde kontrol ve iletişimin bozulmamasının gerektiğini bildiği halde bu yeni müdüre hanım belki de “eski ezilmişliğinin hıncını çıkarabilme” içgüdüsüyle çalışanlarıyla sık sık tartışma ve taciz edici sözler ile konuşuyordu.
06 MART 2014/PERŞEMBE
Bu da İşinin ehli arkadaşlar arasında çok huzursuzluk yaratıyordu. En iyi dostu kurumda olup bitenleri ona ulaştıranlardı. Defalarca kırılmamasına dikkat edilen bir üslupla uyarılmasına rağmen oturduğu koltuğun Onu büyüttüğü kompleksinden kimse vazgeçiremedi. Çünkü sektörde çalışan branş elemanları ondan daha fazla bilgi ve deneyime sahipti. Bu komplekste egoların dürtmesine yetiyordu bence.
Herkes Yaradılış olarak çok farklıdır. Olması da doğaldır. Fakat inanıyorum ve iddia ediyorum bu müdüre Hanım kaç yaşına gelirse gelsin yaşadığı aşağılık kompleksinden kurtulamayacaktır. Bu ruh hali daha da ileri safhalara gidebilir. İzlediğimiz film, okuduğumuz roman ve yaşadığımız günlük hayatta bu tipler her zaman varmış ve var olmaya devam edeceklerdir. Müdire hanım da öne çıkan en belirgin davranış Kendinden daha yeterli olanları kabullenememesiydi.
Umarım ki bu huy ve tavır kendi çocuğuna yansımaz. Örnek bir kişi ve anne olamayacağına inandığım için böyle düşünüyorum. Asıl temennimiz tüm insanların sağlıklı ve mutlu yaşamalarıdır.
Oğuz Bey haysiyet ve onurunun yanında rızkının hatırı için bu olumsuzluklar içinde işine devam ediyordu.
G. DÜŞENLER