04 ŞUBAT 2014/SALI
DUL VE YETİM
Kocası öleli daha altı ay olmamıştı. Bir kuması ve iki çocuğu ile birlikte dokuz baş nüfusla bir ‘’tandır evi’’ tabir ettikleri damda yaşamaya çalışıyordu. Çaresizliğin tavan yoksulluğun taban gösterdiği günleri atlatmaya çalışıyordu. İki dul kadın, üçü kız yedi çocuk. Hayat zordu. Vesselam…
Bir bahar sabahı henüz kahvaltıdan kalkmışlardı. Bir ara eşinin amcasının büyük oğlu kaldıkları tandır evinin kapısına geldi. ‘’Gelin, gelin’’ diye seslenerek içerideki beş çocuk annesi Zübeyde’yi çağırıyordu. İsmiyle hitap edemediği için ‘’Gelinim’’ anlamına gelen ‘’Gelin’’ diye seslenmişti. Zübeyde eşinin akrabasını kapıda görünce önce çok şaşırdı. Eşi öldüğünden beri kimse arayıp sormamıştı. Altı ay az bir zaman değildi. Öncelikle ‘’bizimle ilgilenecekler’’ diye hayra yorumladı. Eşinin akrabası ve diğerleriyle de yüz yüze konuşamadığı için ‘’gelinlik eden’’ anlamına da gelen ‘’gelin’’ diyorlardı. Hoş eşinin sağlığında da pek gelmezdi erkek akrabalar.
Kendisine cevap verilemeyeceğini bildiği için otomatiğe bağlanmış robot gibi ‘’Hacı babamın selamı var. Siz iki gelin babanızın evine gidebilirsiniz. Çocukları biz yanımıza alacağız. Zaten paylaştık. Her kardeş birer tane alacağız. Ötekiler Hacı babanın yanında kalacak. Ailelerinize haber yollayın; gelip sizi alsınlar.
5 ŞUBAT 2014/ÇARŞAMBA
Bir hafta sonra bu çocukları alacağım ve bu kapıya kilit vuracağım. Başınızın çaresine bakın.’’ Diyerek arkasını döndüğü gibi gitmişti.
Zübeyde bu söylenenlere çok içerlemişti. İki gözü iki çeşme ağlaya ağlaya Hacı babanın evine gitti. Evde erkekler yoktu. Herkes işine gitmişti. Olup bitenleri olduğu gibi Hacı babanın küçük eşine anlattı. Hacı baba da iki evliydi. Bu arada evdeki iki gelin ve iki kızları da söylenenleri duymuşlardı. Hepsi de çok şaşırmıştı. Zübeyde kapıya duyurulsun diye Hacı babanın eşine ‘’Oğlun kapıma gelip çocuklarımı almaya kalkarsa evimi yakar kafamı kırar gider karakola şikâyet ederim. Sizden bir şey görmedik. Bir şeyde istemiyoruz. Yeter ki bizden uzak durun. Babama da haber göndereceğim. Her gece bir kardeşim bizim yanımızda kalacak. Gelene boyunun ölçüsünü verir’’ diyerek oradan ayrıldı. Eve geldiğinde kuması kapının eşiğine oturmuş onu bekliyordu. O da ağlıyordu. Kumasını ağlar halde görünce gözyaşını sildi Zübeyde. ‘’Ağlama. Ben onlara diyeceğimi dedim. Eğer yürekleri varsa bir daha bu kapıya gelirler. Anaları, gelinler ve evdeki kızlar bile bunun yanlış olduğunu söylediler. Hem de çok üzüldüler. Kocamız ölmüş olabilir. Bu günden sonra çocuklar bizim emanetimizdir. İkimiz karı koca olacağız birbirimize.
6 ŞUBAT 2014/PERŞEMBE
Çocuklarımıza analık babalık yapacağız. Rahat ol. Gün daha yeni başlıyor. Ağlamakla iş çözülmez’’ diyerek kumasını elinden tuttu ve içeri götürdü.
Zübeyde’nin o çıkışmasından sonra bir daha tekrarlanmadı söylenenler. İki kuma birlikte çocuklarını büyüttüler. Okuyanlar okudu. Hepsini evlendirdiler. Torunlarının çoğunu göremediler. Belli aralıklar içinde peş peşe öldüler.
Şimdi o annelerinin ellerinden alınmak istenen, alınmaya çalışılan çocuklar; birer anne, birer baba oldular. Hatta torun sahibi bile olanlar var.
Dul olmak, yetim olmak suç değildir. Suça itmek ve ortamı hazırlamak isteyenler suçludur.
G. DÜŞENLER