18 ŞUBAT 2014/SALI
OKUL YETMEZ
Liyakat; ağır bir görevdir. Özel bir vasıf zor bir kazanım ve takdir edilmelidir. Uygun görülme, güvenilmedir. Yerine getirebilme becerisine inanmadır. Bu kendini geliştirme; geliştirdiği konuda anlatım, ikna ve yerine getirme becerisi kazanmadır.
Her birey her şeyi yapabilme konusunda aynı yeti ve beceriye haiz olamaz. Her kişinin yaptığı ve yapacağı başkalarına göre farklılık gösterir. Bu farklılığın görülmesi farkındalık duygusunu kazandırmayla olur. Bilgi ve becerisi, ilgi ve alakasını gösteremeyenin; sıradanlıktan çıkışı zordur.
Sıradanlık; liyakatli bir birey için yakıştırılamaz. Zaten liyakat bir ehliyet değil, ehliyet yerine geçen özgüven duygusudur. Özgüveni birey karşısındakine kazandırır. Bu kanaat ve sezgiyle; takdim edilen işi, yapacağına inanılır. Bu kanaat oluşur ve oluşmalıdır. Daha sonra gözlemlenen özgüvene dayanılarak, takdim edilecek görev verilir. Yapılacaklardan emin olunması, takdire şayan olduğunu gösterir. Tüm bu meziyetleri özümsemiş birey, verilen göreve layıktır demektir.
Liyakatli demek; verilen işi ‘’layıkıyla yerine getirir’’ manasında algılanır. Bu hak ediş herkese nasip olmaz. Ama herkesin emin olduğu bir hak ediştir. Kendi rızasıyla beğendiğinin arkasında durmadır.
19 ŞUBAT 2014/ÇARŞAMBA
Bugün yapılan seçimlerde seçilenler, imamlık görevi, öğretmenlik, uzmanlık ve profesörlük gibi görevler liyakat çerçevesi içinde sayılabilir. Çünkü karar verme yetkisi çok önemli bir vakadır. Biliyoruz ki ‘’vaka’’ kelimesi anlamına binaen bir ürperti verir. Öyle ya; her vakanın bir akıbeti, her akıbetin bir bedeli vardır. Bu bedelin lehimize olması için işin başına liyakatli birini seçmek gerekir. Toplum her zaman bir bedel ödemiştir. Ama ne acıdır ki bu ödenen bedele karşılık tecrübe kazanımı kalıcı olamamıştır. Her zaman her ortamda ağızlara pelesenk olan “ Tarih tekerrürden ibarettir” sözünü söylerken hiç pay çıkarılmaz…
Sevmek ve sevilenin layık olması da çok önemlidir. Bu vesile ile ilgi alanımızda olan bireye karşı duyduğumuz sevgi, güvene dayalıdır. Sevmenin okulu yoktur. Ama toplumdaki bireylerden etkilenmeyle başlar ve yaşanır. Bu sebeple seçeceğimiz kişilerin layık olması, bizim mutlu olmamız anlamına gelir.
Mutluluk; insanın en çok hak ettiği bedeldir. Bu bedeli karşısındakine hak ettiği sevgiyi göstermekle ifade eder.
G. DÜŞENLER