…**İHANET…(YAZI)

İHANET

Belki dün. Belki bugün. Belki de yarın duymuş ya da duyacağımız en ağır, acı ve hüzün veren kelimedir ihanet…

Yaşanılan toplum, içerisinde her şey insanoğlunun emrinde; ona faydalı bir mekanizmayla yaratılmıştır. Gözler; dünyaya açılan iki penceredir. İyiyi görmek istersek; iyiyi, kötüyü görmek istersek kötüyü görürüz… Bu bakışlar bizim ruh halimizi en iyi şekilde açıklayan şahitlerimizdir. Yüzümüze bakıldığımda; düşüncelerimizi bakışlarımızda yansıtırız. Karşımızdaki; yetişkinse bunu anlar ve susar. Tabi ki çocuklarda…

İnsanların birbirlerine güvendikleri,toz kondurmadıkları, dahası; yakıştıramayıp; ummadıkları hareketler de vardır. Ama; bu hareketi görmemek için kişi kendini kandırır; görmezden gelir.Bu; karşılık beklediği bir duygunun sonucudur. Aksini düşünmek bile istemez.

Bireyler sosyal çevre,siyasal ortam ya da duygusal bir yaklaşım içinde olabilirler. Sosyal çevre; siyasal ortam değişebilir. Lakin; duygusal yaklaşımların akibeti çok önemlidir. Ümitlendirme dediğimiz halin sonrasında üçüncü birinin varlığı öldürücü bir altın vuruş olabilir. Arada fazlaca bir bağlanma olmamışsa bile; ümitlenmenin sonucunda görülen manzara; akla hemen ihaneti getirir. Bedenen birinde; ruhen bir başkasında olmak; çokta kabul edilir bir olay değildir. Toplumumuzda yok mu? Var.Hem de alası var.

İhanet; doyumsuzluğun, yani inanç zayıflığının bir  göstergesidir. İnanan bir insan; inanç değerlerinin dışına çıkmaz. Ölene kadar, hastalıkta ve sağlıkta beraberiz dedikten sonra geri dönüşü asla düşünmemeli. Toplumsal ve bireysel yasaklarımız vardır. Bu çerçeve keyfi konmamıştır. Söylenen her söz, yazılan her yazı bir tecrübenin sonucudur. Bende olunca “şaka” , başkasında olunca “kaka” diye bir kural yoktur. Bakınız; yeni öğretmen olduğum yıllarda yaşadığım bir olayı anlatayım. Örnek babında. “İlçemizde panayır kurulmuştu. İçinde bir de sihirbaz /falcı çadırı vardı. Birgün öğlen sonrası oralardaydım, üç kız arkadaş, hatta ikisi kardeş olan üç kız geldiler. Fal baktıracaklarmış. Dileklerini kağıda yazıp, dilek kutusuna attıktan sonra geçip oturdular. Kişilerin niyetlerini yazdıkları kağıtlar sırkaf denilen bir düzenek içinde; kişinin haberi olmadan  başkası tarafından okunup falcıya iletilirdi. Falcı da ona göre yorum yapardı. Bende çadıra girmiştim. Kızın; yazdığı yazıyı kuliste okudum. Aynen şöyle; – ( İsimler hayalidir) Toprak; duygularında samimi mi? Kaya beni seviyor mu? Bora bana evlenme teklif edecek mi? – diye yazıyordu dilek kağıdında. Tabi ki falcı bunları sırkaftan duyduktan sonra kıza bakarak: -Üçünü de unut. Onlardan sana fayda yok. dedi. “

Kısaca anlattığım bu olayı birebir canlı olarak yaşadım. Böyle; ayran gönüllü birinin ihanet etmemesi gibi garantisini kabul etmek saflıktır.

Toplumların  yaralanmasının nedeni budur!.. Çürümüşlük, kokuşma buradan başlar. Temenni ve dileğim; hiçbir insanın böyle olayı bırakalım da ; ihanet kelimesiyle karşılaşmaz. Akibetini düşünmek bile istemiyorum.

www.raifaras.com 20.06.2000

İPOTEKLİ BEDENLER

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir