Köyde bir yemek davetine icabet ettim. Bulunduğumuz oda; dikdörtgen biçimindeydi. Misafirlere, odanın iki duvarına dayanacak şekilde yer minderi ve döşeklerden hazırlanmış bir oturma düzeni oluşturulmuştu. Odadan içeri girerken; sağ tarafta kalan ve penceresi olan duvarda; daha genç olanlar oturuyor. Gelenler de bu düzene uyacak mecburen. Sol taraftaki duvarda ise köyün hatırı sayılanları ve yaşlılar oturacak. Ben de sol tarafta olanların içinde yer alıyorum. Gencim… Ama köyün öğretmeniyim. Ortalarda bir yerde bana bir döşek serilmiş. Arkamda kocaman yün bir yastık var. Misafirlerden önce gelmişim. Bekarım. Zamanım çok. Evin erkekleriyle konuşup sohbet ediyoruz. Misafirlerde yavaş yavaş gelmeye başlayınca, ortam bir güzel oldu ki anlatamam… Selamlaşmalar; hal hatır sormalar çok hoş bir iletişim başlattı. En son gelenlerden biri ev sahibinin amcası oğlu Mele Cemil, diğeri ise ağabeyi Hacı Sultandı. Mele Cemil hemen yanıma oturunca ben de yerimi Hacı Sultan için gösterdim. Gösterdim; fakat Hacı Sultan hemen yanıma oturan Mele Cemilin diğer yanına oturmayı seçti.
Herkes geldiği için sofralar kuruldu ve yemek faslı başladı.Yemekler yendikten sofra toplandıktan sonra bitişik odadan şeker, bardak, tabak ve çay demlikleri getirildi. Bu görev evin bekar oğlunun yada ev sahibinin küçük kardeşininmiş. Öyle de oldu. Evin gençleri servise başladılar. Bu arada gözüme ilişen hoş bir olay oldu. Bardaklar karışmasın diye; demlik ve çaydanlıkla birlikte bir kişi odanın ortasında bir aşağı bir yukarı boşalan bardakları doldurmaya çalışıyordu.
Köy yerlerinde; hazır sigaranın yerine tütün kullanımı daha yaygın olacak ki tabakalar ve çakmaklar dizlerinin önüne çıkmaya başladı. Herkes birbirine tabaka gönderip sarma ricasında bulunuyordu. Kimin önüne tabaka gelmişse o hemen bir sigara sarıyordu. Tabakaları gönderme biçimi de çok hoştu aslında. Sergi olarak kullanılan keçeler üzerinde kaydırarak gönderiyorlardı. Tütün bitecek korkusu; düşüncesi yok kimsede. Biterse bitsin. Evde yedek tütün paketleri var. Kimse sigarasız kalmaz.
Yeme içme; çay ikramı ve sigara molası derken evlere gitme saati de geldi. Birer birer hatır isteme yani müsaade istemelerle sayımız yavaş yavaş ev halkı sayısına ulaşınca; ev sahibi Zeki abi elimden tutarak; benimle biraz konuşmak istediğini söyledi. Öyle ayaküstü odanın ortasında bana bir tavsiyade bulundu. Aslında benim Hacı Sultan’a yaptığım yer verme jestim çok hoşuna gitmişti. Fakat bunun yanında “Kim olursa olsun, yanında yer göster lakin yerini kimseye verme. Yerini kaybeden eski yerini asla bulamaz ” diye adeta nasihat ve tembihte bulundu. O an fazla üstelemedim. Hatır isteyip okulun lojmanına gittim. Sabaha kadar bu tembihi düşündüm. Ne zaman uyuduğumu hatırlamıyorum. Nöbetçi öğrencilerin lojmanın kapısına vurmasıyla uyandım.
Zaman zaman oturup düşünürdüm. Tecrübe okumayla alakalı bir kazanım değil. Olayı yaşamak lazımmış…Sözüm ona, bizim gözümüzde köylü olan o, değerli insanın aslında çok tecrübeli ve söz söyleme sanatını bilen kişi olduğunu nice sonra anladım.
Saygı ve hürmetle anıyorum.
12.12.1983www.raifaras.com
iPOTEKLİ BEDENLER